Bina yaşının 31 ve üzeri kategorisinde olduğu Mavi Palas apartmanının giriş katında oturuyorduk. Apartmanımız her daim rutubet kokardı ve havalar ısınınca da hamamböcekleri basardı.
Mayıs ayının sonuydu, hava sıcaklığı mevsim normallerinin üstünde seyrediyordu. Geceydi, susamıştım,mutfağa gidip su içmek için kalktım. Koridorda apartman boşluğuna bakan penceremizin perdesi üzerinde siyah bir şey gördüm. Gözlerimi ovuşturup tekrar baktığımda ciğerleri olsa soluklarını duyabileceğim, antenlerinin yanağıma değebileceği yakınlıkta bir hamamböceği gördüm. Ayağımdaki terlikleri çıkardım. Bu böceği perde pilesinde iki terliğin arasına sıkıştırıp o içindeki sümüğümsü pis sıvıyı çıkartmalıydım. Eğilip terliklerimi aldım ve kalkarken göz göze geldik. Evet, gözleri vardı ve benim refleksif olarak büyüyen merceklerimle doğrudan kontakt halindeydi.
"Süm" dedi, tabi ben şok. Adımla seslendi, nasıl acayibime gitti, nasıl şaşırdım başta ama çabuk adapte oldum, fantastik olayları reel olanlarına tercih ederdim çünkü hep.
"Sen kimsin?"
"Gregor"
"Ama ben o kitabı okumadım, neden bana geldin?" diye sordum,
"Okuyanlar o sümüğümsü sıvımı çıkardılar artık, onlara gitmek istemiyorum" dedi.
Koridorda, herkesin uyuduğu vakit daha fazla konuşamayacağımızdan Greg'le odaya geçtik.
"Dilsizler bana danışır, kelebeklerin aklı benim, bir hamamböceğiyle ilk kez iletişime geçiyorum fakat" dedim.
"Ben de severim Ezginin Günlüğü'nü fakat şimdi bir mevzu var hacı."
"Buyur o vakit hafız."
Önce bir iç çekti, yani ciğerleri olsa kesin öyle yapacaktı. Biraz durdu ve "Gönlümü verdiğim bir kız var, O'nu arıyorum" dedi. Böceklerde kalp yoktu, yani dolaşım sistemleri öyle işlemiyordu ama sesimi çıkarmadım yine de.
"Apartman boşluğunda yankılanan müziklerin eşliğinde hep O'nu düşünüyorum. Adı Gigi, nerede yaşıyor bilmiyorum ama her yaz kolonisiyle buraya geliyor, geçen yaz ilaçlama yaptığınızda buradan kaçarken karşılaştık, ikimiz de annenin yaptığı üzümlü kek kokusuna gelmişiz meğer."
Biraz daha durakladı ve "öyle güzeldi ki" dedi "o an ilacın tamamını üstüme sıkıp beni cennete gönderdiler diye düşündüm. Ama O sonra kolonisiyle bilmediğim bir yere gitti. Antenlerim o günden beri sadece O'nu gösteren bir TV, sadece O'nun ses dalgasına ayarlı bir radyo için çalışıyor sanki."
Böcekcağıza üzüldüm, ne yapabileceğimi sordum.
"Bugün yarın gelecekler, gördüğün hamamböceklerine sorsan, Gigi'yi bulduğunda sana anlattıklarımı anlatsan, bir kutuda saklasan. Bu sezon onunla beraber kaçmayı planlıyorum."
"Sormasına sorayım da diğerleri de senin gibi insanlarla konuşabiliyor mu?" diye sordum.
"Siz insanlar" dedi "bir böceğin gözüne bir kez olsun şefkatle bakabilseydiniz o zaman saf duygulara sahip varlıklar olabilirdiniz."
Bir böcekti, Gregor olmasına rağmen Türkçe konuşuyordu, üstelik daha bir saatlik bir sohbetimiz bile olmamıştı ama lafı da yedirmişti yani, haklıydı. Artık onlar benim için özel varlıklardı ne de olsa, isimlerini yazarken bile büyük harflerle başlıyordum.
Gün aydı, Gregor gitti. Hiç uyumamıştım ve dahası yoğun bir gün beni bekliyordu.
Dışarı çıkmadım, evin her köşesine altın küpemin teki kaybolmuş titizliğiyle bakıyordum ama bir türlü göremedim. Birkaç gün geçti, anneme ne kadar uzun zamandır o güzel üzümlü kekini yapmadığını söyleyip keki hazırda bulundurdum ve geceyi bekledim. Ahali odalarına çekilince mutfağa girip bir dilim kekle bir bardak sütü hüplettim. İkinci dilimin de bir kısmını kopardım geri kalanını yere ufaladım. Bu plan mutlaka işlemeliydi. Beklemeye koyuldum, bugün olmasa da yarın yine aynı şeyi yapacaktım.
Fikrimin tuttuğunu "şak!, şak!" diye ardarda gelen iki terlik sesiyle irkildikten sonra farkettim. Beklerken uyuyakalmıştım ve annem su içmek için mutfağa gelmişti.
Çok geç kalmıştım.Bitmiştim.
Dikkatli yemeyip kırıkları döktüğüme kızsaydı o an hüngür hüngür ağlayacaktım ama olmadı.
Artık yerde tertemiz kanları boş yere dökülmüş iki aşık yatıyordu. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu.Onları aldım ve odamdaki açelya saksısına gömdüm. Derdim, pişmanlığım içimde patladı. Günlerce ne ağladım, ne güldüm.
Sonra zaman geçti, evimizi de, böcekleri de, açelyamı da, Gregor ve Gigi'yi de kentsel dönüşümle bitirdiler. O günden sonra gördüğüm hangi böceğin yüzüne şefkatle baktıysam da hiçbiri benimle konuşmadı. Hoş gelmiştik, sefa bulamadık fakat.